HACZEDİLEMEYEN MALLAR VE HAKLAR

BAZI ÖZEL KANUNLARDA HACZİ CAİZ OLMADIĞI BELİRTİLEN MAL VE HAKLAR

İcra İflas Kanunu’ndan başka bazı özel kanunlarda da haczi caiz olmayan mallar ve haklar gösterilmiştir.Bunlara birkaç örnek vermek istiyoruz.

6245 sayılı Harcırah Kanunu’nun 61. maddesine göre; “Bu Kanun’a göre ödenecek istihkaklar borç için haczedilemez.”

3123 sayılı Maden Kanunu’nun 40. maddesine göre; “Madenin işletilmesinde gerekli olan kuyular, ocaklar ve galeriler ile makineler, binalar, yer altında ve yer üstünde kullanılan her türlü nakil vasıtaları madenin çıkarılması, temizlenmesi, izabesi gibi cevherin kıymetlendirilmesine yarayan alet ve tesisler ve bir senelik işletme malzemesinin üzerine münferiden haciz veya ihtiyati tedbir konulamaz.”

6831 sayılı Orman Kanunu’nun 31. maddesine göre; “Mülki hudutları içinde verimli Devlet ormanı bulunan köylerde köy nüfusuna kayıtlı ve köyde devamlı oturan ihtiyaç sahibi hane reislerine, köyde barınmaları için yapacakları ev, ahır, samanlık, ambar ve kümes ile köy halkının müşterek ihtiyacı olan okul, cami, sağlık evi, köy yolu köprüsü ve köy konağı ihtiyaçları için yapacak emval bu ormanlar civarındaki istif veya satış istif yerlerinden tarife bedeli ile kesme, taşıma ve istif masrafları alınmak suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere verilir. Bu maddeye giren inşaatlar için hak sahiplerinin talebi halinde bu yapacak emval yerine, karşılığı idarece nakit olarak ödenir. Tamiratlar için ise, en yakın istif veya satış istif yerlerinden maliyet bedelinin üçte biri üzerinden emval verilir veya karşılığı nakit olarak idarece ödenir.

Nakit ödeme hallerinde işletmesindeki kerestelik emvalin son üç aylık açık artırmalı satış fiyatı ortalamasından, yeni inşaatlarda tarife bedeli ve fiili masraflar, tamiratlarda ise maliyet bedelinin üçte biri düşülür. Bu şekilde hesaplanan meblağın yüzde doksanı (%90) ödenir.

Tamir için tamir ihtiyacının verildiği tarihten itibaren en az beş yıl geçmedikçe, ev, ahır, ambar, samanlık ve kümesin yeni olarak yapıldığı tarihten itibaren ise en az on yıl geçmedikçe tekrar ihtiyaç verilmez. Tamir için verilen miktar, yeni olarak yapılan ev, ahır, ambar, samanlık ve kümes için verilen ihtiyacın dörtte birini geçemez.

Emval yerine, nakit ödeme esas ve usulleri Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı’nca tespit edilir.

Bu yerler halkının yakacak ihtiyaçları tarife bedeli ile karşılanır. Satış istif yerlerinden karşılanması halinde ise kesme, taşıma ve istif masrafları ayrıca alınır.

Bu maddeye göre verilen yapacak emvalin gayesi dışında kullanılması ve başka bir yere taşınması yasaktır. Ancak, hak sahiplerinin ev ve müştemilatının tabii afete maruz bulunması, baraj veya gölet alanı içinde kalması veya hak sahibinin iskana tabi olması hallerinde yapacak emvalin ve enkazın nakline veya satışına müsaade edilebilir. Bu ihtiyaçların aynı köy halkı arasında devrine idarece izin verilebilir.

Köyden kesin olarak ilişkisini keseceklere ait sahipli yapıların enkazı Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı’nın tespit edeceği esaslara göre nakledilebilir veya satılabilir.

Bu madde hükümlerine göre verilen yapacak ile bunların enkazı ve yakacak odun haczedilemez.

Nakit verilmesi halinde, nakit ödeme amacı ile ilgili inşaat ve tamiratın yapılması zorunludur. Aksi halde 98. madde hükümleri uygulanır.”

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 61. maddesine göre; “İcra ve İflas Kanunu’nun 24 ve 30. maddelerinin hükümleri mahfuz kalmak şartıyla:

1. Eser sahibinin veya mirasçılardan birinin mülkiyeti altında bulunan henüz alenileşmemiş bir eserin müsvedde veya asılları;

2. Sinema eserleri hariç olmak üzere birinci bentte zikredilen eserler üzerindeki mali haklar;

3. Eser sahibinin, mali haklara dair hukuki muamelelerden doğan paradan gayri alacakları

kanuni veya akdi bir rehin hakkının, cebri icranın veya hapis hakkının konusu olamaz.”

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 121. maddesine göre; “Bu Kanun gereğince bağlanacak gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlar, nafaka borçları ve bu Kanun’un 80. maddesine göre takip ve tahsili gereken alacaklar dışında, haciz veya başkasına devir ve temlik edilemez.

Ancak, yanlış ve yersiz ödendiği anlaşılan her türlü gelir, aylık ve sigorta yardımları 84. maddenin son fıkrası saklı kalmak kaydıyla, ilgililerin sonraki her çeşit istihkaklarından kesilmek suretiyle geri alınır. Kurumun genel hükümlere göre takip hakkı saklıdır.

Ölüm geliri ve aylıklarından yapılan yersiz ödeme tutarları, yersiz ödenmiş olan gelir ve aylıkların kesilmesi nedeniyle aynı dosyadan gelir ve aylık ödemesi yapılan diğer hak sahiplerine Kurumca yapılması gereken gelir ve aylık ödeme tutarları nazara alınmak suretiyle tespit edilecek Kurum zararı esas alınarak tahsil edilir. Ancak, diğer hak sahiplerinden itirazda bulunanların hisseleri bu fıkra uygulamasında hariç tutulur.”

1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu (Bağ-Kur)’nun 67. maddesine göre; “Bu Kanun gereğince bağlanacak aylıklar, nafaka borçları dışında, haciz veya başkasına devir ve temlik edilemez.

Ancak, sigortalılara veya hak sahibi kimselerine Kurum’ca fuzulen ödendiği anlaşılan her türlü aylık yardımlar 55. maddenin son fıkrası saklı kalmak kaydıyla, ilgililerin, sonraki her çeşit istihkaklarından, kesilmek suretiyle geri alınır.”

775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 34. maddesine göre; “Bu Kanun hükümlerine göre belediyelerce tahsis olunan arsalar, yapılar ve bu arsalar üzerinde yapılan bina ile meydana gelen taşınmaz mallar, tahsis tarihinden itibaren 10 yıl süre içinde:

a- Devir ve temlik olunamaz.

b- Rehin, ve diğer ayni haklarla takyit edilemez.

c- Satış vaadi sözleşmesine konu teşkil edemez.

d- Taksim ve satış suretiyle şüyuun giderilmesi talebine konu olamaz.

e- Haczedilemez ve işgal olunamaz.

Ancak, (e) fıkrası hükmü mahfuz kalmak şartıyla, ölüm, emeklilik, görev nakli ve Türkiye Emlak Kredi Bankasının veya konut kredisi veren diğer kuruluşların ipotekli alacaklarından dolayı yapılacak satış ve işlemler bu kayıtlara bağlı değildir.

27. maddedeki inşaat yapımına ait süreler saklı kalmak şartıyla, 20 yıllık süre içinde borçlanma bedellerinin tamamının ödenmesi halinde, takyitlerin tamamı kalkar. Bu şekilde yapılacak devir, temlik ve satışlarda 33. maddedeki muafiyetler uygulanmaz.

Bu Kanun’dan doğan ipotekli alacaklar dolayısıyla yapılacak satışlardan elde edilen bedelden, bu kanunla ilgili borçları kesildikten ve arsa bu kanuna aykırı olmamak şartıyla, belediyeden ve bankadan izin alarak, masrafını tamamen kendisi karşılamak suretiyle ek olarak yaptığı yapı ve tesisler için harcadığı para ilgilisine verildikten sonra, artan 14. maddede sözü geçen fona yatırılır. Satış bedelinin bu fıkra gereğince ilgiliye verilen kısmı, diğer borçları sebebiyle de haczedilebilir.”

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 753. maddesine ve 892. maddesine göre; “Varant ile makbuz senedinin zıyaı veyahut miras ve iflas sebebiyle çıkan ihtilaflar hariç olmak üzere umumi mağazalara tevdi olunan şeyler üzerinde haciz, el koyma veya rehin yapılamaz.

Yola çıkmaya hazır bir gemi cebri icra yolu ile satılamayacağı gibi ihtiyaten haciz de edilemez. Şu kadar ki; cebri satış veya haczi icap ettiren borç zaten bu yolculuk dolayısıyla yapılmışsa, bu hükümler tatbik olunmaz.

Bu madde hükmü 867. maddede yazılı gemiler hakkında da tatbik olunur.”

2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 64. maddesine göre; “Bu Kanunla noterlere tevcih edilmiş görevler dolayısıyla yapılan işlemler her çeşit vergi, resim ve harçtan muaftır. Noter ücretleri bu hükmün dışında olup, yüzde elli indirim yapılır.

Sendika ve konfederasyonların kütüphane ve spor tesisleri ile mesleki eğitimleri ve toplantıları için lüzumlu taşınır ve taşınmaz malları, bu mallarla ilgili alacaklar hariç haciz edilemez.”

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 203 ve 207. maddelerine göre; “Aile yardımı ödeneği Devlet memurlarına her ay aylıklarıyla birlikte ödenir. Karı ve kocanın her ikisi de memur iseler bu ödenek yalnız kocaya verilir. Aile yardımı ödenekleri hiç bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ödenir ve borç için haczedilemez.

Devlet memurlarından çocuğu dünyaya gelenlere 2500 gösterge rakamının aylık katsayısı ile çarpılması sonucu elde edilecek miktarda doğum yardımı ödeneği verilir.

Ana ve babanın her ikisi de Devlet memuru iseler ödenek yalnız babaya verilir. Eşlerden birine iş akdi veya toplu sözleşme gereği yapılan doğum yardımı ödeneği daha yüksek ise, memur olan eşe ayrıca doğum yardımı ödeneği ödenmez, daha düşük ise yalnız aradaki fark ödenir.

Mahkemelerce verilen ayrılık süresi içinde doğan çocuklar için bu yardım anaya verilir.

Doğum yardımı Ödeneği hiç bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ve ödeme emri aranmaksızın saymanlarca derhal ödenir. Bu yardım borç için haczedilemez.”

III- ÖRNEK YARGITAY KARARI

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı aynen aşağıya alınmıştır.

- Borçlu Vakıf Üniversitesi

- Haczedilmezlik Kuralı

Haczedilmezlik kuralının sınırlandırılması gerektiği ve bu düzenlemenin son derece ayrıksal (istisnai) durumlarda söz konusu olması gerektiği, bu bağlamda bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilmemesi için özel Yasası’nda açık hükmün bulunması gerektiği, bu nedenlerle davacı borçlu vakıf üniversitesinin, davaya konu gelirlerinin haczedilebileceği sonucuna varılmıştır.

“Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; (Ankara 6. İcra Hakimliğinden verilen 27.08.2002 gün ve 2002/569-798 sayılı Karar’ın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ndan çıkan 25.12.2002 gün ve E. 2002/12-1101, K. 1113 sayılı ilamın, karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu’nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, icra memurunun yasaya aykırı olarak yaptığı savlanan Başkent üniversitesine ait hastane ve otelin gelirlerinin haczi işleminin iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili, Başkent Üniversitesi’nin 3961 sayılı Yasa’ya göre kurulmuş kamu tüzel kişiliğini haiz bir vakıf üniversitesi olduğunu, 2547 sayılı Yasa’nın 56 ve Ek 7. maddeleri gereği devlet üniversitelerine tanınan tüm mali kolaylık ve muafiyetlerden vakıf üniversitelerinin de yararlanacağını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının vakıf üniversitelerinin mallarının haczedilemeyeceği yönünde olduğunu, vakıf üniversitelerinin kamulaştırma yetkisine haiz olduğunu, vakıf üniversitelerinin tesislerinin Yasa’da yapılan değişiklikle resmi bina statüsüne alındığını, bu yönleri ile devlet üniversitelerinden hiç bir farkının olmadığını bu nedenlerle mallarının haczedilemeyeceğini, öte yandan Başkent Üniversite kampüsünde kurulacak olan okul, derslik ve laboratuarlara tahsisine karar verildiğini, bu bakımdan da gelirlerin haczinin olanaklı olmadığını belirterek icra memurunun işleminin iptalini istemiştir.

Davalı, Devlet Yüksek Öğretim Kurumlarının özel bütçeli kuruluşlar olduğunu, 2547 sayılı Yasa’da mali kolaylıklardan yararlanarak kuruluşları üniversiteler ve ileri teknoloji enstitüleri olarak sınırladığını, bunların arasında hastane ve oteller bulunmadığını, kaldı ki icra dairesince üniversitenin eğitim ve öğretim hizmetlerini yürütmeye dönük bina, tesis ve araç-gereç üzerine haciz konulmadığını, davacının devlet kurumlarının aksine, borçlarını bir plan ve program dahilinde ödeme mecburiyetinin olmadığını, buna zorlayan hükümlerin de olmadığını, davacının malları ve gelirlerinin devlet malı niteliği taşıdığı varsayılması halinde, davacının borçlarını ödemesinin kendi keyfine ve takdirine bırakılması anlamına geleceğini, davacının kuruluş yasası olan 3961 sayılı Yasa’da mallarının ve gelirlerinin devlet malı olduğuna dair bir hüküm olmadığını, haczedilmezliğin istisnai bir durum olup, Yasası’nda bu yönde bir hüküm de bulunmadığını, öte yandan davacı üniversitenin yönetim kurulunun malları ve gelirleri, kamu hizmeti niteliği taşıyabilecek bir hizmete tahsis etme yetkisinin bulunmadığını, dolayısıyla bu kararın yasal dayanaktan yoksun olup yok hükmünde olduğunu, bu nedenle davacı üniversitenin gelirlerinin haczinin mümkün olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemenin, davacı üniversitenin bir kamu tüzel kişisi olduğu, bu nedenle İcra İflas Yasası’nın 82/1. maddesi anlamında mal ve gelirlerinin devlet malı sayılacağından haczedilemeyeceği yönünde verdiği karar, Özel Dairece, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Uyuşmazlık, davacı vakıf üniversitesinin mallarının devlet malı olup olmadığı ve mallarının haczinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

1982 Anayasası’nın 130. maddesinin ikinci fıkrasında; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla vakıflar tarafından Devletin gözetim ve denetime tabi yüksek öğretim kurumları kurulabileceği hükmü getirilmiş ve son fıkrasında, vakıflar tarafından kurulan yüksek öğretim kurumlarının mali ve idari konular dışında kalan akademik çalışma, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet tarafından kurulan yüksek öğretim kurumları hakkındaki hükümlere tabi olacakları açıklanmış, ayrıca üniversitelerin kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip olmak üzere Devlet ya da vakıflar tarafından kanunla kuracakları belirtilmiştir.

2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası’ da Anayasal hükümlere parasal olarak getirilen hükümler bir bütünlük taşımakta, hukuksal dayanak, yasayla kurulma yönlerinden vakıfların yüksek öğretim kurumları açmaları ile Devletin yüksek öğretim kurumu açması arasında bir farklılık gözetmemekte, gelir kaynakları bakımından farklılık ise, yalnızca vakıfların mali ve idari yönlerden kendilerine özgü bir sistem içinde bulunmalarından kaynaklanmakta ve kurucusunun farklılığı nedeniyle ayrıcalıklı hükümlere bağlı kılınmış bulunmaktadır. Devlet yüksek öğretim kurumlarının kurucusu “Devlet”, vakıf yüksek öğretim kurumlarının kurucusu vakıftır.

Buna göre, devlete ait yüksek öğretim kurumlarının temel mali kaynağı kamu maliyesi olmasına karşın, vakıf yüksek öğretim kurumlarına belli miktarda devlet yardımı yapılmakla birlikte, burada temel mali kaynak bu vakıf öğretiminden yararlananların bu kurumlara yaptıkları ödentilerdir.

Uyuşmazlık konusu ile ilgili yasa kuralı, İcra İflas Yasası’nın 82. maddesinin 1. fıkrasındaki hükümdür. Buna göre; Devlet Malları ile özel yasalarında haczi caiz olmadığı gösterilen mallar haczedilemez.

İcra İflas Yasası’ndaki bu hükmün konuluş nedeni, 15.01.1947 tarih ve 1947/14-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda açıklandığı gibi; Kamu hizmetlerinin düzenli ve aralıksız bir tarzda yürütülmesini sağlamak amacını güder. Devletin kendisine ait borcu ödemesi zorunluluğu, Devlet kamu kişiliğinin saygınlık ve onuru gereği bulunmakta, Devletten alacaklı bulunan kişilerin kavuşturma yollarına başvurmalarına gerek bulunmadan alacaklarını alabilmeleri öngörülmektedir.

Öğretiye göre de, Devlet mallarının haczedilmemesinin çeşitli nedenleri vardır. Her şeyden önce Devleti niteleyen egemenlik, buna karşı cebir (zorlayıcı güç) kullanılmasıyla bağdaşmaz. Cebir kullanılması Devlete tanınmış bir yetki olup, bu yetkiyi devletin kendisine karşı kullanması düşünülemez. Devletin borçlarını, herhangi bir cebir kullanmadan kendiliğinden ödeyeceği, hukuk devletinin gereği olup, doğaldır. Ayrıca kamu hizmetlerinin aksatılmadan ve kesintiye uğramadan sağlanması ve bütçenin getirdiği esasların cebri icra sonucunda öngörü dışı ihlallere uğratılmaması esastır(1).

Diğer yandan devlet mallarının haczi bu malların tahsis şeklini değiştirdiğinden, devletin malvarlığında (patrimuan) ve mali hukuka devamlılığı bozarak kamu yararına zarar verir(2).

Devlet malları 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasası’nın 2. maddesine göre, gerek kamu hizmetine doğrudan doğruya tahsis edilmiş bulunan, gerek sağladığı mali yarar vesaire dolayısıyla faydalanılan bütün mallardır(3).

İcra İflas Yasası’nın 82. maddesinin 1. fıkrasında da belirtildiği üzere bazı yasalarda haczedilmezlikle ilgili özel düzenlemeler vardır. Bunlardan bazıları, Hukuk Genel Kurulu’nun bozma ilamında sayılmış olup bunlara ek olarak, 2849 sayılı Kefalet Yasası md. 11, 4178 sayılı Yasa md. 12, 4933 sayılı Yasa md. 13, Türk Ticaret Yasası md. 753, ve 892/1, 7397 sayılı Yasa md. 14/3, 2821 sayılı Sendikalar Yasası md. 64/2, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası md. 203/3, md. 207/4, md. 236, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası md. 143, md. 154/2, md. 176, md. 177/2, 1164 sayılı Arsa Ofisi Yasası, 2834 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Yasası md. 8 ve 16/3, 1512 sayılı Noterlik Yasası md. 38/5, 854 sayılı Deniz İş Yasası md. 32 vb. sayabiliriz.

İcra İflas Yasası’nın 82/1. maddesine göre haczedilemeyen Devlet Malları kavramı, salt Devlet tüzel kişiliği içindeki genel ve katma bütçeli dairelerin ellerinde bulunan ve idare ve muhasebesi 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasası’na tabi malları kapsar. Yine devlet malı olmamakla birlikte haczedilemeyeceği özel yasalarda belirtilen mallar da haczedilemez. Bu mallara örnek olarak kamu iktisadi teşebbüslerinin malları gösterilebilir (233 sayılı KHK md. 57/2). Son olarak devlet malları hak ve rüçhanlığını haiz mallarda haczedilemez. Buna örnek de Ordu Yardımlaşma Kurumu Yasası’nın 37. maddesidir.

Devlet mallarının gösterdiği bu hukuki karakter, bu malların ya doğasından ya da kamunun kullanımına ve yararlanmasına sunulmuş bulunmasından, veyahut bir kamu hizmetinin unsurunu oluşturmasından kaynaklanır. Bu karakterler, devlet mallarının özel mallar karşısındaki hukuki niteliğini belirttiği gibi idarenin bunlar üzerinde sahip olduğu hakların niteliğini, ferdin bunlar karşısındaki durumunu ve yararlanma yetkilerini aydınlatır(4).

Karşılaştırmalı hukuka baktığımızda, İsviçre ve Fransa ve Almanya’da kural olarak devlet mallarının haczedilebilirliği kabul edilmiştir (İsviçre İcra İflas Yasası md. 92-94, Fransa Medeni İcra Usulleri Hakkındaki Yasa md. 14, Federal Almanya Hukuk Usulü Yasası md. 882/a). Anayasa Mahkemesi’ne İcra İflas Yasası’nın 82/1. maddesinde yer alan devlet mallarının haczedilmeyeceği kuralının iptali ile ilgili olarak açılan davada Yüksek Mahkeme; “Devlet mallarının haczedilmeyeceğine ilişkin kural Devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin gereği olduğu esasına dayanır. Devlet mallarının haczi, bu malların kullanma biçimini değiştireceğinden, devletin malvarlığında ve mali hukukta sürekliliğe engel olarak, kamu yararına zarar verir. Uyuşmazlık konusu olayda, borcun hiç ödenmemesinden değil, bütçe olanaklarına göre, yılını aştığı için gecikerek ödemenin sağlanacağından söz edilmektedir. Devletin etkinliklerinde kamu hizmeti ve dolayısıyla kamu yararı önde geldiğine göre, bir alacaklının kişisel çıkarı için devlet mallarının haczi, diğer değişle özel yararın kamu yararına yeğlenmesi (tercih edilmesi) söz konusu olamaz.

Öte yandan, yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik, mutlak anlamda eşitlik olmayıp, haklı nedenlerin varlığı durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir. Durum ve konumdaki farklılık, hukuksal özellikler, kimi kişiler yada topluluklar ve kuruluşlar için değişik kurallar ve uygulamaları gerekli kılar. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayandırılarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz. Anayasanın amaçladığı eşitlik eylemi değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumların aynı, ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması, Anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesine uygun düşer.” gerekçeleriyle 2004 sayılı İcra İflas Yasası’nın 538 sayılı Yasa ile değişik 82. maddesinin 1. bendinde yer alan “Devlet Malları” sözcüklerinin Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna varmıştır(5).

Bununla birlikte yine Anayasa Mahkemesi’ne, özelleştirme kapsamına giren kuruluşların ekonomik değer taşıyan varlıklarına, haciz yasağı konulması ile ilgili 4046 sayılı Yasa’nın 15. maddesinin iptali ile ilgili olarak açılan davada verdiği kararda; “Özelleştirme kapsamına giren kuruluşların, ekonomik değer taşıyan varlıklarına haciz yasağı konulmasının, bunların satışından elde edilecek geliri, dolayısıyla kamu yararına olumlu yönde etkileyebileceği düşünülebilirse de, kişi hakları karşısında böyle dolaylı bir kamu yararı düşüncesine öncelik verilemeyeceği, hukuk devletinde asıl olanın temel hak ve özgürlüklerin korunması olduğunu, aksi durumda, hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması nedeniyle alacaklarını elde edemeyen kişilerin haklarına kavuşmalarının sağlanması yönündeki anayasal hak arama özgürlüğüne olduğu kadar, hukuk devleti olmanın gereklerine de aykırı olacağı, kamu yararı amacıyla da olsa, hak arama özgürlüğünü etkisiz hale getiren bir düzenlemenin demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayacağından Anayasa’ya uygun bir sınırlama olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenlerle Anayasanın 36 ve 13. maddelerine aykırı olduğu, bu cümleden olarak; itiraz konusu kuralın, 4046 sayılı Yasa sebebiyle özelleştirmeye alınan kuruluşlar ile alınmayanların alacaklıları arasında eşitlik ilkesi ile bağdaşmayan farklı uygulamalara neden olunacağı ve bu açıdan Anayasa’nın 10. maddesine aykırılık oluşturacağı, açık bir biçimde ifade edilmiştir(6).

Öğretide, devlet mallarının haczedilmezliği ilkesinin gerekliliğinin tartışıldığı, bu bağlamda, bu kuralın, kamu mallarının yapısı, ait olduğu kamu idaresi ve korunması yönünden hiçbir ayrım getirmeden tek düze olarak bu konuyu düzenlemekte olup, kamu hizmetlerinin çeşitliği ve gereksinmeleri yönünden hukuka uygun ve adil bir uygulama yolunu kapamakta ve adeta kamu gücünü kullananları hukuk dışına itmekte olduğu, (G. DİNÇER-S. TÜZÜN, s. 181-182) Devletin, borcunu kendi isteği ile ödeyeceği inancının genelde kurumsal bir iyimserlikten öteye geçmemekte olduğu, Haczedilebilecek malları olan kamu tüzel kişileri ile devlet arasında bu konuda ayrımı gerektiren bir durumun olmadığı, gerçek ve tüzel kişilerin mallarının haczedilebildiği gibi, devletin özel mallarının da haczedilmesi gerektiği, ancak devletin iyeliğinde olan, tapuya yazılan ve yazılmayan mallar ayrımı ile kamuya özgülenen, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesine ayrılan mallar ve değerlerle kurum ve kuruluşlarda araç ve gerekçelerin işlevleri gözetilerek hangilerinin ve ne ölçüde haczedilebileceği ve haczedilemeyeceğinin açıkça belirtilmesi gerektiği, yargı kararları ile kesinleşmiş olan bireyin alacağı karşısındaki devlet mallarının ayrıcalığına dayanan haczedilmezlik engelini kaldıracak ya da yumuşatacaktır. (G. DİNÇER-S. TÜZÜN, s. 183). Bu konuda 24 Mart 2001 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı”nda öngörülen düzenlemelerle bu konuda yeni açılımlar yapılabileceği (Prof. Dr. Yaşar Karayalçın Devlet Borçları “Devlet Malları Haczedilemez Kuralı”- Özel Hukuk ve Anayasa Mahkemesi Kararları Sempozyumu 1-11 Mayıs 2001 Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü) ve bu alanda devlet borçlarının kişisel alacaklılar açısından vadesinde ödenmesini sağlayacak bir düzenlemenin, alacaklı vatandaşlarımızın Avrupa insan Hakları Mahkemesinde hak aramalarını da gereksiz kılacağı ileri sürülmüştür(7).

Tüm bu açıklamaların ışığında somut olaya baktığımızda, yukarıda değinildiği gibi, borçlu Başkent Üniversitesi 2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası’nın 17.08.1983 gün ve 2880 sayılı Yasayla değişik ek madde 2′nin verdiği yetki çerçevesinde 15 Ocak 1994 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 13.01.1994 tarih ve 3961 sayılı Yasa ile kurulmuş olup, kuruluş Yasası’nda, “YÖK Yasası’nın Vakıf Yüksek Öğretim Kurumlarına ilişkin hükümlerine tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olduğu belirtilmiştir.

2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası’na göre, Devlet Üniversiteleri, tüzel kişiliğe sahip, katma bütçe ile idare edilen, istisnalar dışında 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasına (Muhasebe-i Umumi Kanunu’na) tabi kuruluşlar olduğu vurgulanmaktadır. Aynı yasaya göre devlet malları, Devlet Tüzel Kişiliği içinde yer alan Genel ve Katma bütçe ile idare edilen dairelerin ellerinde bulundurdukları malları kapsar. Bu kuruluşların isimleri ise her yıl TBMM.’den geçen Bütçe Yasası’nda yer alır. Davacı Üniversitenin bu kapsamda Bütçe Yasası’nda yer almadığı anlaşılmaktadır.

İcra İflas Yasası’nın 82/1. maddesinde açıklanan biçimde bir kuruluşa ait malın devlet malı sayılabilmesi için bu kuruluşun, bütçesinin 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasasına tabi olması, Bütçe Yasası’nda sayılan genel ya da katma bütçeli daireler arasında yer alması, mallarının kamu hizmetlerine doğrudan tahsis edilmiş olması, sağladığı ekonomik ve sosyal yararlar dolayısıyla kamunun yararlandığı ve öz sermayesi devletçe temin edilen bir kuruluş olması gereklidir.

Bu nedenle, özel yasalarında bir kuruluşun kamu tüzel kişisi olduğunun belirtilmesi durumunda bu ifade, başlı başına o kuruluşun mallarının İİK’nın 82/1. maddesince haczedilemeyeceği anlamına geldiği sonucunu doğurmaz.

Kuruluşların malları da devlet malı kapsamına girmediğinden, bu kuruluşların mallarının haczedilebileceği kabul edilmektedir(8).

Devlet mallarının haczedilmezliği kuralı, kamu hizmetini yerine getirmenin gereği ve devletin borçlarını kendiliğinden ödeyeceği ve bunun hukuk devletinin bir gereği olduğu, bu yolla devletin, kamunun zararının önlenmesi ve kamu hizmetlerinin bütçe yasalarında öngörülen biçimde ve aksaklığa yol açılmadan yürütülmesi amaçlarına dayanır. Devlet kendi borçlarını ödemek için özel düzenlemeler getirmiştir. 1050 sayılı Genel Muhasebe Yasası’nın 26.10.1988 tarih ve 3488/1. maddesi ile değişik 59. maddesinin 2. fıkrasında; “ilgili ya da geçen ve eski yıllar borçları tertiplerinden ödenmeyen ilama bağlı borçlar Maliye ve Gümrük Bakanlığı bütçesi ile katma bütçelerde yer alan ilama bağlı borçlar tertiplerinden ödenir. Bu tertiplerdeki ödenekleri, yetmemesi halinde arttırmaya, Maliye ve Gümrük Bakanı yetkilidir.” Burada açıklanan biçimde, devletin ilama dayalı borçlarını ödemesini sağlayacak hükümler koyarken bir kamu tüzel kişisi olan davacı borçlu vakıf üniversitesinin borcunu ifa ederken, bu ifayı onun istencine (iradesine) bıraktığı düşünülemez.

Diğer taraftan kamuya tahsis işlemi, devlet tüzel kişiliği içinde yer alan bazı kuruluşlara tanınan özellikli ve istisnai bir düzenleme olduğundan yasaya dayanması gerekir. Oysa ki, davacı üniversitenin kuruluş Yasası’nda bu yönde bir hüküm yoktur. O halde davacının mallarını ve gelirlerini kamu hizmetine tahsis yönünde aldığı kararın ve bunu onayan YÖK’ün aldığı kararın bağlayıcı olmayacağı açıktır.

Tüm bu açıklamalara göre; Haczedilmezlik kuralının, gerek uluslararası karşılaştırmalı hukukta gerek öğretide, gerekse son yıllarda geliştirilen Anayasa Mahkemesi ve yargısal görüşlerde sınırlandırılması gerektiği ve bu düzenlemenin son derece ayrıksal (istisnai) durumlarda söz konusu olması gerektiği bu bağlamda bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilmemesi için özel Yasası’nda açık hükmün bulunması gerektiği, aslolanın her özel ve tüzel kişinin borcunu zamanında ödemesi olduğu, bunun gerek hukuk devleti ve hak arama özgürlüğünün gerekse de ekonomik ve sosyal hayatın bir sarsıntıya uğramadan devamının sağlanmasının gereği olduğu, bu nedenlerle davacı borçlu vakıf üniversitesinin, davaya konu (P) Thermal Resort Oteli’nin bankalardaki gelirlerinin ve Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nin döner sermayesinin gelirlerinin haczedilebileceği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle direnme kararı hatalıdır.

Açıklanan nedenlerle düzeltilmesi istenilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme istemi reddedilmelidir.

Düzeltilmesi istenen Hukuk Genel Kurulu ilamında gösterilen gerektirici nedenlere göre, HUMK’un 440. maddesinde yazılı sebeplerden hiç birisine dayanmayan ve yerinde olmayan karar düzeltme isteğinin reddine, 3506 sayılı Yasa’nın 4. maddesinin b-1 fıkrası hükmüne göre takdiren (86.000.000) lira para cezasının düzeltme isteyenden alınmasına karar verildi.”(9)

(1) Baki KURU, İcra İflas Hukuku, Ankara 1983, s. 294; Saim ÜSTÜNDAĞ, İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1984, s. 190

(2) Talih UYAR, İcra Hukukunda Haciz, Manisa 1983, s. 386

(3) Ejder YILMAZ, Devlet Malları Hak ve Rüçhanlığına Sahip Malların Haczedilmemesi “Prof.Dr. Yaşar Yalçın’a Armağan”, Türkiye İş Bankası Yayınları

(4) Sıddık Sami ONAR, İdare Hukukunun Umumi Esasları, Cilt: 2, İstanbul 1964, s. 1319

(5) Anayasa Mahkemesi’nin, 21.10.1992 tarih ve E. 1992/13, K. 1992/50 sayılı İçtihadı.

(6) Anayasa Mahkemesi’nin, 31.01.1997 tarih ve E. 1996/66, K. 1997/7 sayılı İlamı.

(7) Şeref ÜNAL, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi insan Haklarının Ulusal İlkeleri, Ankara TBMM Kültür, Sanat ve Yayınları 2001, Sayı: 89

(8) Yrg. HGK’nın, 04.10.1974 tarih ve 1971/1-261-1050 sayılı İlamı; Yrg. 12. HD.’nin, 06.12.1993 tarih ve E. 1993/14707, K.1993/19070 sayılı; 17.10.1977 tarih ve E. 1977/7845, K.1977/8664 sayılı; 06.04.1976 tarih ve E. 1976/1702, K. 1976/4288 sayılı İlamları.

(9) Yrg. HGK’nın, 26.02.2003 tarih ve E. 2003/12-116, K. 2003/111 sayılı Kararı.

line
footer

Adres: Kızılay Atatürk Bulvarı No:64/25 Çankaya/ANKARA | Telefon:(312) 419 80 08 | Mail: [email protected] | web Tasarım: kızılayWeb | © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.