İŞÇİNİN İŞ AKDİNİN FESİHİ

I- GİRİŞ

4857 sayılı İş Kanunu’nun(1) 17. maddesi ile hüküm altına alınan ve belirsiz süreli iş sözleşmelerinde uygulanan süreli feshin işçiye kullandırılması sırasında, aynı Kanun’un 25/II. bendinde öngörülen “Ahlak ve İyiyet Kurallarına Uymayan Haller” başlıklı fiillerden birini veya birkaçını işlediği gerekçesiyle işçinin iş sözleşmesini ihbar önellerinin bitmesini beklemeden derhal haklı nedenle tazminatsız olarak işverenin feshetme hakkının bulunup bulunmadığı, bu fesih işleminin hukuka uygun olup olmadığı ve bu fesih neticesinde işçinin tazminat hakkının söz konusu olup olmayacağı konularını değerlendireceğiz.

II- İHBAR ÖNELLERİ KULLANDIRILAN İŞÇİNİN İŞ SÖZLEŞMESİ İŞVERENCE HAKLI NEDENLE DERHAL FESHEDİLEBİLİR Mİ?

İşçi ve işverenler, serbest iradeleriyle kendi aralarında yapmış olduğu iş sözleşmesini yine hür iradeleriyle karşılıklı anlaşma ile her zaman sona erdirebilirler. Ancak, iş sözleşmesinin tarafları olan işçi ve işverenin iş sözleşmesinin feshi konusunda karşılıklı anlaşması söz konusu değilse, iş sözleşmesinin niteliğinin belirsiz süreli olması halinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinde kıdeme göre öngörülen ihbar önellerine uyularak taraflardan birinin zaman bakımından daha önce iş sözleşmesini sona erdirme yönünde irade beyanında bulunma hakkı her zaman söz konusudur. İş sözleşmesinin bu şekilde sona erdirilmesine hukuk literatüründe süreli fesih denir. İhbar önelleri, muhatabın fesih beyanını öğrenmesi halinde bir başka deyişle fesih beyanının muhatabın hâkimiyet alanına girmesi ile başlayacaktır.

Fesihte güven teorisi önemlidir. Buna göre, somut olayın şartları içerisinde fesih iradesini ortaya koyan kişinin ve fesih iradesinin yöneldiği kişinin durumunun dürüstlük ve akla uygunluk ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesi büyük önem arzetmektedir. Dürüstlük ve akla uygunluktan maksat ise orta düzeydeki makul bir kişinin dürüstlük ve makullük derecesi olmaktadır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesinde iş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşmenin belirsiz süreli sayılacağı, aynı Kanun’un 17. maddesinde süreli feshin belirsiz süreli iş sözleşmelerinde söz konusu olduğu, işi altı aydan az sürmüş olan işçi için bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra, işi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, işi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, işi üç yıldan fazla sürmüş olan işçi için bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra iş sözleşmesinin feshedilmiş sayılacağı, bu fesih sürelerinin asgari olduğu ve sözleşmeler ile artırılabileceği, yine “İşverenin Derhal Fesih Hakkı” başlıklı 25. maddesinde ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri başlığı altında öngörülen hallerden bir veya birkaçına işçinin muhalefet etmesi halinde işverenin süresi belirli olsun veya olmasın iş sözleşmesini süre bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin haklı nedenle derhal feshedebileceği, yine mer-i İş Kanunu’nun 120 ve geçici 6. maddeleri uyarınca yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinde hizmet akitlerinin işveren tarafından bu Kanun’un 17. maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında feshedilmesi halinde işçiye kıdem tazminatı ödeneceği, yine 4857 sayılı İş Kanunu’nun geçici 1. maddesinde 1475 sayılı İş Kanunu’nun 16, 17 ve 26. maddelerine yapılan atıflar, bu Kanun’un 24, 25 ve 32. maddelerine yapılmış sayılacağı hususları öngörülmüştür. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin Kararı(2) ile Borçlar Kanunu’nun 76. maddesinde ki kuralın uygulanacağını ve haftanın hangi günü fesih bildirimi yapılmış ise son haftanın aynı günü iş sözleşmesinin sona ereceğini belirtmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrasında “… sonra feshedilmiş sayılır.” denilerek, sona ermenin ancak bildirim sürelerinin sonunda olacağına işaret edilmiştir. Bu nedenle, ihbar önellerinin kullandırılması sırasında işçinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. bendinde öngörülen fiillerden birini işlediğinin şüpheye mahal vermeyecek şekilde sabit hale gelmesi halinde işverenin iş sözleşmesini derhal ve haklı nedenle feshedebileceği, bu fesih nedeniyle işçinin 4857 İş Kanunu’nun 120 ve geçici 6. maddeleri uyarınca yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca kıdem tazminatına ve mer-i İş Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca ihbar tazminatına hak kazanamayacağı unutulmamalıdır.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrasında “… sonra feshedilmiş sayılır.” hükmü açıkça, bildirim süresi boyunca taraflar arasındaki iş sözleşmesi ile kurulan hukuki ilişkinin tümüyle devam edeceğini göstermektedir. Bu sürede taraflar iş akdinden doğan borçlarını yerine getirmekle yükümlüdür. Fesih bildiriminin karşı tarafa ulaştığı tarihten itibaren iş akdinin son bulduğu tarihe kadar geçmesi gereken bu süre zarfında işçi ile işveren arasında akdedilmiş olan iş sözleşmesi bütün hak ve borçları ile eskisi gibi devam eder. Bildirim süresi içinde taraflardan birinin borcunu yerine getirmekten kaçınması veya herhangi bir haklı fesih nedeninin ortaya çıkması halinde karşı tarafın haklı nedenle derhal fesih yoluna gidebileceği bilinmelidir. Başka bir anlatımla, daha önce süreli fesih hakkının kullanılmış olması, bildirim süresi içinde koşulları varsa daha sonra haklı nedenle fesih hakkının kullanılmasına engel olmaz. Nitekim Yargıtay Kararı’nda “Davacı ihbar öneli içinde 21, 22, 23.10.1993 günlerinde izinsiz ve mazeretsiz olarak işine gelmemiştir. Bu husus, işverence tutulan tutanaklarla ve yargılama sırasında dinlenen tutanağı imzalayan davacı tanıklarının sözleriyle doğrulanmıştır. Mevcut durum karşısında davalı haklı nedenle iş sözleşmesini feshettiğine göre, davacı ihbar ve kıdem tazminatını alamaz.” hükmünü öngörmüştür(3).

Buradan, işverenin işçiye bildirim yaparak kıdemine göre 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesinde öngörülen ihbar önelleri sonunda (haftanın hangi günü fesih bildirimi yapılmış ise son haftanın aynı günü iş sözleşmesinin sona ereceği kuralı) iş sözleşmesinin feshedileceği ve kıdem tazminatının tarafına ödeneceği yönünde irade beyanında bulunması halinde beyanının işçinin hakimiyet alanına girdiği tarihten itibaren son haftanın aynı gününe kadar işçi ve işverenin birbirine karşı tüm yükümlülüklerinin devam ettiği, bu süre zarfında işçinin Kanun’a aykırı hareketlerde bulunması halinde bunun sonuçlarına katlanacağı, örneğin işçinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. bendinde öngörülen fiillerin birini veya birden fazlasını işlediğinin şüpheye mahal vermeyecek şekilde sabit hale gelmesi söz konusuysa işverenin işçinin iş sözleşmesini ihbar önelleri kullandırılırken süre bitiminden önce derhal ve haklı nedenle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. bendi uyarınca aynı Kanun’un 26. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde feshedebileceği, bu fesih işleminin Kanun’a uygun olduğu ve işçiye bu fesih nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü olmadığı anlaşılmaktadır. Elbette, ihbar önelleri sırasında işverenin de 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II. bendinde öngörülen fiillerin birini ya da birden fazlasını işlediğinin şüpheye mahal vermeyecek şekilde sabit hale gelmesi söz konusuysa işçinin de süre bitiminden önce iş sözleşmesini derhal ve haklı nedenle 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II. bendi uyarınca aynı Kanun’un 26. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde feshederek kıdem tazminatının tarafına ödenmesini isteme yönünde yasal hakkı bulunduğu unutulmamalıdır.

III- SONUÇ

İşçi ve işveren arasında hür iradeleriyle yürürlüğe girmiş olan iş sözleşmesinin karşılıklı anlaşma ile sona ermesi hali dışında taraflardan birinin örneğin işverenin işçiye kıdemine göre mer-i İş Kanunu’nun 17. maddesinde öngörülen ihbar önelleri sonunda iş sözleşmesinin feshedileceği ve kıdem tazminatının ödeneceği yönünde irade beyanında bulunduğunda, ihbar önellerinin işçinin hakimiyet alanına haftanın hangi günü girmiş ise son haftanın aynı günü iş sözleşmesinin sona ereceği, ancak bu süre zarfında işçi ve işverenin birbirine karşı tüm yükümlülüklerinin devam ettiği, kanuna aykırı hareketlerde bulunan işçinin bu fiilinin sonuçlarına katlanacağı, işçinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II. bendinde öngörülen hükümlerden birini işlemesi halinde işverenin işçinin iş sözleşmesini ihbar önelleri sırasında süre bitiminden önce derhal ve haklı nedenle feshedebileceği, bu fesih işleminin Kanun’a uygun olduğu ve işçiye bu fesih nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğünün olmadığı, elbette işçinin de ihbar önelleri sırasında işverenin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II. bendinde öngörülen hükümlerden birini işlemesi halinde süre bitiminden önce iş sözleşmesini derhal ve haklı nedenle feshederek kıdem tazminatının tarafına ödenmesini isteme yönünde yasal hakkı bulunduğu hususları unutulmamalıdır.

——————————————————-

1) 10.06.2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

(2) Yrg. 9. HD.’nin, 21.02.1994 tarih ve 1994/2473-2638 sayılı Kararı.

(3) Yrg. 9. HD.’nin, 01.12.1994 tarih ve 12046/17044 sayılı; Yrg. 9. HD.’nin, 10.10.2003 tarih ve E.2003/4302, K.2003/16781 sayılı Kararları; SÜZEK, İş Hukuku, 2. Baskı, s.406-407

Benzer Konular:

  1. Hizmet Akdinin Fesihine İtiraz
  2. İŞYERİNDE TACİZE VE İSTİSMARA KARŞI ÖNLEM ALINACAK
  3. Ücret Garanti Fonu ve krizden Dolayı Maaş Alamayanlar
  4. Sosyal güvenlik rehberi
  5. KISA ÇALIŞMA VE KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ HAKKINDA YÖNETMELİK
line
footer

Adres: Kızılay Atatürk Bulvarı No:64/25 Çankaya/ANKARA | Telefon:(312) 419 80 08 | Mail: [email protected] | web Tasarım: kızılayWeb | © 2012 Tüm Hakları Saklıdır.